Katkı Payı ve Değer Artış Payı Arasındaki Fark Nedir?
İçerik Tablosu
Değer Artış Payı, katkı payı talebinin yeni adıdır. Daha önce katkı payı alacağı Yargıtay içtihatları ile şekillenmişti. Bu madde ile aile hukukunda özel bir alacak talep hakkı getirilmiştir. Katkı payı ile değer artış payı arasındaki fark; değer artış payında malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesap yapılır, katkı payında ise malın dava tarihindeki değerine göre hesap yapılır.
Örneğin 100.000 TL’ye alınan bir taşınmaza davacının 10.000 TL katkısı vardır ve dava tarihinde taşınmazın değeri 200.000 TL, tasfiye (karara en yakın tarih) tarihinde ise taşınmaz 250.000 TL’dir. Katkı payı hesabı yapılacaksa;
Katkı Oranı= 10.000/100.000
Katkı Oranı=1/10
Katkı Payı= 200.000 x 1/10
Katkı Payı= 20.000 TL
Değer Artış Payı Hesabı Yapılacaksa;
Katkı Oranı= 10.000/100.000
Katkı Oranı=1/10
Değer Artış Payı= 250.000 x 1/10
Değer Artış Payı= 25.000 TL
Denkleştirme ve Değer Artış Payı Arasındaki Fark Nedir?
Değer artış payı alacağı bir eşin, diğer eşin herhangi bir malına yapmış olduğu katkıyı ifade eder. Denkleştirme ise bir eşin kendi malları arasındaki değer kaymalarını ifade eder.
“Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.”
Katkı oranı değer artış payından olduğu gibi hesaplanacaktır. Denkleştirme hesabı yapılırken katkı yapılan malın değeri düşmüş ise bu takdirde değer artış payından farklı olarak değer azalması dikkate alınır.
Örneğin, eşlerden biri 40.000 TL’ye alınan bir mala edinilmiş mala, miras yolu ile kendisine kalan 15.000 TL’yi eklemiş ve tasfiye tarihinde bu malın değeri 30.000 TL’ye düşmüşse,
Katkı Oranı= 15.000/40.000
Katkı Oranı=%37,5
Denkleştirme Alacağı= 15.000 x %37,5
Denkleştirme Alacağı= 11.250 TL
Eşlerden Birine Ait Olmayan ya da Elden Çıkarılmış Mallarla İlgili Talepte Bulunulabilir Mi?
Edinilmiş maldan bahsedebilmek için kural olarak o malın mülkiyetinin eşlerden birinde olması gerekir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi aşamasında hesaba katılacak olan mallar ve değerler, eşlerin mal rejimin sona ermesi anındaki mülkiyet durumlarına göre değerlendirilir. Yasal mal rejiminde evlilik devam ettiği sürece eşler kural olarak tüm malları üzerinde mülkiyet, yönetim ve tasarruf yetkisine sahiptir. Bu sebeple mal rejimi devam ederken eşlerin edinilmiş malı tasarruf etmesine engel bir durum yoktur. Hatta bu emredici hükümdür, eşler bazı malvarlıklarını elden çıkarmayacakları, diğer eşin rızası ile tasarrufta bulunacakları konusunda sözleşme yapamazlar. Ancak bir eşin mülkiyetinde bulunmadığı halde bazı malvarlığı değerleri “eklenecek değerler”den kabul edilebilir. Bu istisnai hüküm dışında, mal rejiminin sona ermesi anında, bir eşin mülkiyetinde bulunmayan mallar tasfiyede dikkate alınmayacaktır.
Eşin Katılma Alacağını Azaltmak Kastıyla Bir Taşınmazı Devretmesi Halinde, Ayrıca bir Tapu İptal Davası Açamaya Gerek Var Mıdır?
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
Eşin burada ispatlaması gereken kötüniyet ve kasıttır. İşlemin muvazaa nedeni ile geçersiz olup olmadığı tartışılmayacaktır. Böyle bir durum olduğunda malın devredildiği tarihteki sürüm değeri esas alınır. (Satış değeri değil sürüm değeri)
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Bu konuda benzer bir diğer madde de “üçüncü kişilere karşı dava”dır. “Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.”
Bu madde karşılık alınarak yapılan devirler için uygulanmaz.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Borçlu Eşin Alacaklıları Katılma Alacağı ile İlgili Talepte Bulunabilir mi?
Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi bitmeden bir eşin katılma alacağı hakkı henüz belirlenmemiş olup, bir beklenen hak niteliğindedir. Bu sebeple tasfiye sona erinceye kadar borçlu eşin alacaklıları bu katılma alacağı beklenen hakkını takip edemeyeceklerdir.
Buna karşılık mal rejimi sonlandıktan sonra eşlerin tasfiyeyi talep etmeleri halinde borçlu eşin alacaklısının tasfiye sonucu oluşacak katılma alacağına başvurması olanaklı olmakla, katılma alacağı müstakbel alacak olarak haczedilebilir.
Zina Halinde Katılma Alacağı Nasıl Hesaplanır?
“Zina veya hayata kast nedeni ile boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir”
Bu düzenleme İsviçre Medeni kanununda bulunmamaktadır. Meclisteki tartışmalar sonucunda eklenmiştir. Bu düzenleme edinilmiş mallara katılma rejimin mantığına aykırıdır. Yasal mal rejiminin mantığı eşlerin evlilik süresince karşılığını vererek elde ettikleri mallarda diğer eşin de emek ya da katkısının olduğudur. Eşler arasında paylaşımın kusura bağlanması doğru değildir. Ancak bu maddenin uygulanması için boşanma kararının TMK m. 161 veya m. 162’ye dayanılarak karar verilmelidir.
İleride mal rejiminin tasfiyesinde bu maddeden yararlanmak isteyen eş, boşanma davasını terditli olarak da açabilir.
Evliliğin Ölüm Sebebiyle Sona Ermesinin Mal Rejimine Etkisi Nedir?
Ölüm halinde öncelikle mal rejimin tasfiyesi yapılır daha sonra miras payları belirlenir. Miras payından doğan ve Sulh Mahkemelerinde görülen davalarda, Aile Mahkemesindeki tasfiye davası bekletici mesele yapılacaktır.
Katılma Alacağında Zamanaşımı Süresi Nedir?
Yasal mal rejimi kuralları içinde katılma alacağına ilişkin özel bir zamanaşımı süresi yer almamaktadır. Bu konuda bunun Borçlar Kanunu kapsamında bir alacak hakkı olduğundan yola çıkarak zamanaşımının da 10 yıl olduğunu savunanlar olduğu gibi (B.K. 125) M.K. 178 gereği 1 yıllık zamanaşımı olması gerektiğini savunanlar da vardır.
En son Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin verdiği kararda zamanaşımı 1 yıl olarak kabul edilmiştir. (YARGITAY 8. H.D. 2009/873 E., 2009/2621 K., Tarihi: 26.05.2009)
1 yıllık süre boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren başlayacağı için, her iki tarafın da boşanma açısından kararı temyiz etmemiş olması halinde boşanma açısından karar kesinleşeceğinden süreye dikkat edilmelidir.
Islah: Yargıtay 8. H.D. 15.12.2009, 4703-6119 “…..davacı vekili söz konusu taşınmaz için 19.200 TL alacak isteğinde bulunmuşsa da ıslah dilekçesiyle taşınmaza ilişkin alacak miktarını 64.050 TL ye çıkardığını bildirmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesiyle ıslah ile artırılan miktara karşı zamanaşımı def’inde bulunmuştur. HUMK’un 84. maddesine göre, dava sonuçlanıncaya kadar eldeki dava kapsamında ıslah yapılabileceğinden davacı tarafından yapılan ıslah ile artırılan miktar için zamanaşımının geçtiği düşünülemez….”
Katılma Alacağının Ödenmesinde Borçlu Eşin İleri Sürmesi Gereken Nelerdir?
“Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır.”
Bu hak borçluya kanun gereği tanınan seçim hakkıdır. Alacaklının buna itiraz hakkı, hakkın kötüye kullanılması dışında yoktur.
“Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Ayni ödeme ve erteleme için talep gerekmektedir ancak takas re’sen hakim tarafından göz önünde tutulur.
AGÂH Hukuk Danışmanlık & Arabuluculuk
Avukat Nida KUTTAŞ – Avukat Ahmet YILDIZ
[kkstarratings]